26 Temmuz 2019
Sayı: KB 2019/28

Çözüm biçimsel değişimlerde değil, sömürü çarkının parçalanmasındadır!
TÜSİAD: Kıble batı emperyalizmi
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Doğal olmayan sel, heyelan ve yangınlar
Maltepe Belediyesi’nde yaşananlar ve CHP’nin işçi düşmanlığı
Kamu TİS’lerinin sonucunu işçilerin tutumu belirleyecektir!
Sermaye ve hükümet çıtayı belirlemiş: Sefalet ücreti, 3 yıllık sözleşme, hak gaspları
Fabrikalardan TİS görüşleri...
DEV TEKSTİL 3. Genel Kurulu ve DİSK/Tekstil pratiği
Sınıfın öncüleriyle birleşmek - A. Murat
Sudan’da direniş ve kararsız denge ikilemi
LSG’de fiili ve meşru direniş büyüyor, destek verelim!
Kadınlar Clara Zetkin’e ne borçludur? / 3
The Economist’ten kadınlara dair inciler
Bir yurt deneyimi
DEV TEKSTİL 3. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi
KESK TİS taleplerini açıkladı: Yüzde 38 zam!
Emperyalizme ve sömürüye karşı olmayan her savaşın faturası işçilere ve emekçilere kesilir!
“Özne”nin değişim için direngenliği ve 1996 SAG-ÖO direnişi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir yurt deneyimi

 

Öncelikle, hepimizin ortak dilinin sevgi, saygı ve anlayış olmasını dileyerek başlayacağım, başımdan geçen bir olayı anlatmaya. Okuduğum bölüm dolayısıyla Tekirdağ’da devlet yurdunda, altı kişilik odalarda kalan yüzlerce öğrenciden birisiyim. Kutu kadar bir odayı paylaştığım beş kadın arkadaşımın dünya görüşleri, değer yargıları epey farklı benden. Hepsi uzun denilecek süredir birbiriyle tanışan, İlahiyat Fakültesi öğrencileri.

Ben, fanatizmin her alanda tehlikeli olduğunu düşünürken, odaya ilk varışımda duvarlarda yazılı ayetlerden oda arkadaşlarımın tehlikeli bulduğum çizgide olduğunu fark etmiştim. Fakat uzun bir süre birbirimizin özel alanlarına (sadece bir ranza ile dikey ve epey dar bir dolap) saygımız ve güler yüzlerimiz sayesinde aynı odayı sorunsuz paylaşmıştık. Ta ki aralarından bir tanesi ile dünyaya bakış açılarımızı konuşana dek...

Elbette kendimi gizlemek istemedim. Benim onların doğrularına saygı duyuşum kadar onlar da bana saygı duymalıydılar. Söylediklerim ise fanatizme uzak oluşum, kadınların her alanda açık yüreklilikle var olmaları gerektiğini barındıran konuşmalar idi. Karşımdaki kadın arkadaşım ise beni ne kadar yargılamak istemese de, dürüst bir şekilde kendilerine benzemeyen birisi ile ilk kez karşılaştığını ve ne düşüneceğini dahi bilmediğini anlatmaya çalıştı telaşla. Ben de doğru olduğunu düşündüğüm birkaç cümle ile bu sohbeti sonlandırıp haftasonu boyunca tatile gitmiştim.

Aradan iki gün geçip, otobüsümden inip gece vakti odaya girdiğimde hepsi uyuyordu. Ben odaya girince arkadaşlardan bir tanesi büyük bir telaş ile uyanıp, diğerlerine defalarca seslenip, benim geldiğimi ve bu yüzden üzerlerini örtmelerini söyledi. Şaşırmıştım, odanın görünmeyen kısmında yerde eşyalarımı boşaltıyordum. Bir süre bu arkadaşın haykırarak hepsinin uyanıp üzerini örtmesini sağlamasını izledim. Daha sonra “ne oluyor?” diye sorduğumda, “Aa, sen burada mıydın, iyi geceler.” deyip uyumaya devam ettiler. Fakat o an kafamdan akıl yolu ile hiçbir cevap geçmedi elbette. Beni ne olarak görüyorlardı da uyurken bile yanımda örtünmeleri gerekiyordu?

Ertesi gün benimle konuşmak istediklerinde sorularımın cevabını almıştım. Eğer aynı dine mensup değilsem, mahrem düştüğümü ve her zaman yanımda örtünmeleri gerektiğini söylediler. Şaşkınlık ve birkaç olumlama cümlesi ile geçiştirdim. Bir süre ailemin yanına gidip geri döndüğümde yavaş yavaş eski salaşlığı yanımda yakalamaya başladılar. Her güleryüz ve dostane yaklaşımımdan, kendimi güzel ve cesurca ifade edişimden, bana duymaları gereken saygıyı kazanmıştım.

Fakat ya ben de karşı fanatik olsaydım? Diyeceğim o ki sistemin bizlere hazırladığı, ayrıştırmak zorunda kaldığımız, aynı olmanın huzurlu olduğunu sandığımız zeminin getirdiği hal budur. Kafalarımızı bize dayatılan sistemden uzağa çevirdiğimiz an, bizi sarsan büyük huzursuzluk, sistemin yaratıcılarının eseridir. Kitap okumaktan çekinen, kitapları içeriklere bölen, baktıkları pencereleri genişletmelerine sebep olacağını düşündükleri vakit, kitabı zihni ve bedeninden çok uzakta bir yere atan epey insan mevcut maalesef. Bilmeliler ki, okudukları vakit ulaşacaklarını düşündükleri huzursuzluk, onlara okumadıkları belirsiz ve kanıksanmış hayatlarından daha büyük bir umudu, huzuru vadediyor. Hepinize güzel yarınlar ve umut vadeden unsurların yakınlarınızda bulunmasını dilerim.

Bir üniversite öğrencisi

 

 

 

 

Ankara polisi bir DLB’nin ailesini taciz ve tehdit etti

 

Ankara polisi, Devrimci Liseliler Birliği’ne yönelik baskılarını sürdürüyor. Özellikle DLB’lilerin aileleri üzerinden taciz ve tehditlerle liseli devrimcileri mücadeleden alıkoymaya çalışan Ankara polisi, bir kez daha aynı yönteme başvurdu.

Ankara’da bir DLB’linin ailesi, TEM polisleri tarafından aranarak tehdit edildi. Aileye “Oğlunuz terör örgütüne üye, sakıncalı insanlarla görüşüyor” vb. yalanlarla gözdağı verilmeye çalışıldı.

Ailesi aracılığıyla DLB’yi TEM şubesine çağıran polisler, gitmediği takdirde DLB’liyi gözaltına alacakları, aile bireylerinin de işlerinden atılacağı tehdidini savurdu.

Polis taciz ve tehditlerine tepki gösteren DLB’li ise bu “teklifleri” reddederek mücadeleye devam edeceğini, baskılarla korkutulamayacağını belirtti.

 

 

 

 

YKS’de 628 bin 796 öğrenci barajı aşamadı

 

ÖSYM’nin 2019 YKS verileri, eğitim sisteminin içler acısı durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Verilere göre, üniversite sınavında 15 bin öğrencinin puanı, yarım net dahi yapamadığı için hesaplanamadı. YKS’nin ilk oturumunda 15 net doğru yanıt veremediği için puan barajının altında kalan aday sayısı ise 628 bin 796 oldu.

Sınavın ikinci oturumuna giren ve dört yıllık lisans bölümlerini tercih etmeye hak kazanan aday sayısı da 484 binde kaldı. Sayısalda, 747 bin 577 öğrenci barajın altında kaldı. Sözelde 862 bin 180 öğrenci barajı geçerken 280 bin 145 öğrenci tercih hakkı kazanamadı. Eşit ağırlıkta puanı hesaplanan 1.4 milyon öğrenciden 612 bini tercih hakkı elde edemedi.

ÖSYM’nin istatistiklerine göre, 2018 YKS’de 511 bin olan 150 puan barajını geçemeyen öğrenci sayısı bu yıl 628 bin 796’ya ulaştı. Yüz binlerce öğrenci, ilk oturumda 150 puana ulaşmak için yapması gereken 10 neti dahi yapamadı.






LGS sonuçları: Binlerce öğrenci açıkta

 

Milli Eğitim Bakanlığı, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) Kapsamında İlk Yerleştirme Sonuçları ön raporunu yayımladı. Buna göre, 15 bin 443 öğrenci matematik testinde sıfır çekti. Öğrencilerin yüzde 46.2’si ilk tercihlerinde fen lisesini, ikinci sırada yüzde 29.1 ile Anadolu liselerini, üçüncü sırada da sosyal bilimler liselerini tercih etti.

“Fen ve sosyal bilimler programı” adı altında “nitelikli” olarak reklamı yapılan imam hatip liselerinin 1 milyonuncu sıradaki öğrencilere de kayıt hakkı vermesi, öğrencilerin açıkta kalmamak için imam hatiplere yönlendiğini gösterdi. En başarılı öğrencilerin tercih ettiği lise ise Galatasaray Lisesi oldu.